9 Ekim 2013 Çarşamba


SENDE HAK(K)LISIN...

Bu ara gündem maddeleri bir hayli fazla farkındaysanız. Andımızın kaldırılması, kamuda başörtüsü serbestliği, yeni demokrasi paketi adı altında...

İlkokul yıllarında andımızı bilinçli bilinçsiz okuyup da tarihçesini merak etmeyenlere kısa bir özet geçeyim.
1933 yılında yürürlüğe konulmuş olup, dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip tarafından yazılan öğrenci andına 12  Mart muhtırası ile beraber "Ne mutlu Türk'üm diyene!" , 1997 yılında ise "Ey büyük Atatürk "eklenerek yeniden düzenlenmiştir. Sadece pazartesi günleri derse başlamadan okunan andımız 1992 den itibaren her gün okunması zorunlu hale getirilmiştir.

Arada daha bir çok ayrıntı var ancak, bu şekilde özetleyebiliriz. O ayrıntılardan bir tanesine değinmeden geçemeyeceğim. 1972 yılında şöyle yama yapılmış "Ey bugünümüzü sağlayan ulu Atatürk"....

Haşa sümme haşa... Bu özellikleri nasıl bir beşere isnad edersin EY ACİZ KUL! Bugün, bu topraklarda mandater rejim altında değilsen, namusun-şerefin ayaklar altına alınmıyorsa, anlının teriyle paranı kazanıp evini geçindirebiliyorsan, hadi bıraktım bu lüksleri, hala nefes alabiliyorsan YARATICINA borçlusundur NANKÖR KUL SENİ!

Yahu Allah'a böyle haykırarak şükretmeyip, O'nun yarattığı aciz kula nasıl şükredersin, teşekkür edersin!

İşte aklın, mantığın, tüm mantalitelerin devreye girdiği, zeka pıtırcıklarının dökülmeye başladığı o an...

"Ama her milletin bir önderi var. Bizi düşmanlardan kurtardı. Elbette böyle bir övgüyü hakediyor" diye dillerinde pelesenk olmuşlar mevcut. Bana kalırsa ipin koptuğu yer tam olarak burası...
Hayatın her alanında işlerin seyrinde gidebilmesi için yönetici vasıflarıyla hemhal olmuş kişiye ihtiyaç vardır mutlaka. Ancak önder kimliğinin dozajını kaçırmamak lazım. Şirk koşarcasına bir yaklaşım içine girerseniz bunun sonu gelmez. İnsan gerçek yaratıcısından farkında olmadan uzaklaştıkça saçmalamaya, saçmaladıkça da insanlık sınırları dışına atmaya başlar kendini...

İlkokuldaki tarih bilgimizle bile üzerinde yaşadığımız toprakların sadece Türkün değil, Çerkez'in, Kürdün, Laz'ın, Rum'un, Arapın her milletten insanın kanıyla, bedel ödercesine aldığını biliriz.

İnkar edemezsiniz asla!

Buna istinaden, nasıl olur da farklı milletlerden insanlara Türk'üm.... diye başlayıp devam eden satırları dayatma yaparcasına okutursunuz, okumasını beklersiniz?  Eğer bu toprakları birlikte omuzladıysa dedelerimiz, biz de tek yürek olup bu mirası taşımaya devam ederiz.

"Yok efendim, nereden çıkartıyorsunuz! Milliyetçilik yapmıyoruz biz" diyorlar birde.

Hadi oradan!!! Alasını yapıyorsunuz da, bilgi dağarcığı yetersizliğinden olsa gerek, bazı şeyler tam oturmamış hala bu ülkede. Her şey zamanla tabi. Sabır işte tam bu anda devreye giriyor.

Hakikati söylemek gerekirse sözü uzatsam da, uzatmasam da bir arpa boyu yol gidilmez bu konularda...


Öyleyse Selametle....






2 yorum:

  1. Yüreğine sağlık çok içten dökmüşsün okurken yaşamamak elde değildi . :)

    YanıtlaSil